Referans Referans Referans Referans Referans


Kafadaki Resim

Hep yolun başındayız. Ömür biter yol bitmez diye klasik bir söz vardır. Ömürler bitiyor, nesiller değişiyor, asırlar bitiyor, çağlar değişiyor, ama biz hala yolun başındayız.

Galiba çıkmaz bir yola girmişiz, dönüp dönüp hep aynı başlangıç noktasına geri dönüyoruz.

55 yıl oldu biz bu yolculuğa başlayalı, ama bir cm. bile yol alamamışız. Sorun bizde mi , yolda mı; onu da anlayamadım. Ya biz kendimizi tanıyamadık, tanıtamadık, ya da şimidye kadar bizi tanımak istemeyene kendimizi tanıtmaya uğraştık.

Biri resmimi çizmiş, "Sen busun!" diyor. Ben ise, bir aynaya bakıyorum, bir resmime; hiç biri birine benzemiyor. Ayna mı yanılıyor, ressam mı?... Onu da tam anlayamıyorum. Sonra çok düşünüyorum, hikmetini araştırıyorum. Resme dönüp dönüp bakıyorum, bu resim bana çok eski geliyor. Bu resim çok eskiden çizilmiş, belki 1000 yıl ,belki 1500 yıl önce. Evet bu resmin çok eski olduğuna karar veriyorum. Bu şüphe götürmez bir gerçek olarak çıkıyor karşıma.

Bu sefer, peki bu resim kimin resmi diye soruyorum kendime. Evet, bu resim kimin resmi, kafamı kurcalıyor. Yine çok ama çok düşünüyırum. Ve karar veriyorum ki, bu Batılının asırlar öncesine dayanan, kafasında oluşturduğu atamın resmi. Aradan asırlar geçmiş, çok şey değişmiş, nesiller değişmiş ama o resim Batılının kafasında hiç değişmemiş. Bize hep öyle bakmış ve bakmaya da devam ediyor.Sebebini düşünüyorum içinden çıkamıyorum.

En azından biz 55 yıldır fiilen Batı'dayız. Almanya, Fransa, Hollanda, Belçika, Danimarka, İsveç’de veya İsviçre’deyiz. Bu milletlerin kalkınmasında emeğimiz var, alınterimiz var. Beraber yedik, içtik, misafir olduk, misafir ettik. Milyonlarcası ülkemize her yıl gidip geliyor. Acaba bizi hâlâ tanımadılar mı, tanıyamadılar mı, diye soruyorum ve tanımaları gerekirdi diye düşünüyorum.

Biz bu ülkelerde 55 yıldır çok şey yaptık. Çalıştık, çabaladık, geliştirdik, geliştik, kalkındırdık, kalkındık. Kimseye yük olmadık, kendi imkânlarımızla kültür dünyamızı oluşturduk.

Anayasalarına, kanunlarına, geleneklerine, inançlarına saygılı olduk. Kendi halimizde kendimiz olmaya ve uyumlu olmaya çalıştık. İşçi geldik çalıştık, öğrenci geldik okuduk,işveren olduk, mühendis , doktor, avukat, sosyalog olduk. Buraları ikinci vatan belledik, evimizi aldık yerleştik.Dernekler açtık, camiler açtık, kültür değerlerimizi buralara taşıdık. Hem ülkelerinin değerlerine katma değer katmaya çalıştık. Mevlananın, Yunus Emrenin, Hacıbektaşı Veli’nin sevgi, hoşgörü kültürünü bu toplumlara taşımaya çalıştık. Buraların halklarıyla kısmen de olsa, anlaştık kaynaştık.

Hâlâ yolun başındayız dediğimiz bu 1000 yıllık zihniyet, dışlayan, ötekileştiren, aşağılayan, hedef gösteren anlayış. Yönetim kadrolarında ve medyada acımasızca devam ediyor. Vatikan'daki Papa'nın 1000 yıl önce taşıdğı haçlı zihniyeti bin yıl sonra yeniden hortluyor. Sanki pusuya yatmış fırsat kolluyor gibi ortaya çıkıyor. Papa tarihçi oluyor, ermeni soykırımından bahsediyor, Avrupa parlemantoları tarihçi kesiliyor, Papa'ya atıfta bulunarak kararlar alıyor.

Gezi olaylarında 100 yıllık Spiegel dergisi Türkçe yayın yapıyor. Phoenix TV kanalı, Hitler'in Yahudi soykırımını Türkleri örnek alarak yaptı, deyip bize mal etme edepsizliğini gösteriyor.

Kendi geçmişleri karanlıklarla ve soykırımlarla dolu olan Batılı ülkeler, yalan ve iftiralarla kendilerine suç ortağı aramaya gayret ediyorlar. Bilmedikleri birşey var; güneş balçıkla sıvanmaz.

Ben gerçekten çok merak ediyorum, Parlemantolar ne zamandan beri tarihi olaylarla ilgili karar alma yetkisine sahipler?... Tarihi olayları, tarih ilmine sahip olan insanlar, arşivlerden tarihi belgeleri inceler, bir rapor hazırlar ve nihayetinde konunun uzmanı hâkimlerden oluşan mahkemeler karar verir.

Siyasiler böyle bir kararı ancak, mahkemelerin verdiği karar sonucuna göre görüşüp, dünya barışına hizmet etmek maksadıyla verebilirler.

Dünya barışı dedim ama galiba yanıldım. Hangi dünya barışı? Dünyayı karıştırmayı meslek haline getirenler mi dünyada barışı isteyecek? Dünyada barış olursa batı silahı kime satacak? İnsan kanından geçine geçine vampirleşen bu zihniyet mi barış getirecek?

Evet yolun başındayız, daha çok yolumuz var. Ama yılmayacağız, yorulmayacağız. Dünyanın her ülkesinde gerçekten hakkı, adaleti, sevgiyi, hoş görüyü savunan ve buna inanan insanlar var.

Dini, dili, milliyeti ne olursa olsun insanı sevenler mücadelelerine devam edeceklerdir.

Hak mutlaka bir gün tecelli edecek ve o resim değişecektir.


YAZARIN DİĞER YAZILARI