ATİB İSTANBUL 2. YATILI EĞİTİM KAMPI --ATİB VE MİSYONU
İSTANBUL-31 OCAK CUMA, 2020
ATİB Teşkilatımızın Kıymetli Mensupları,
Değerli ATİB’li Kardeşlerim,
Muhterem Hanımefendiler, Beyefendiler,
Avrupa’da Geleceğimizin Teminatı Sevgili Genç Kardeşlerim,
Sözlerime başlarken hepinizi Rahman ve Rahim olan Yüce Allah’ın adıyla selamlıyor, bu vesile ile en kalbî sevgi, saygı ve muhabbetlerimi sunuyorum. Yatılı Eğitim Kampımızın hayırlı olmasını diliyor, bu yoğun katılımınızdan dolayı hepinize çok teşekkür ediyorum...
Bugün burada güzide şehrimiz İstanbul’da Yatılı içeğitim kampımızın ikincisini gerçekleştiriyoruz...
Geleneksel olarak yaptığımız bu eğitim kampımıza, Merkez Heyetimiz, GYK Üyelerimiz, Dernek Başkanlarımız, Derneklerimizin Yönetim Kurulunda bulunanlar, Kadın Kolları Başkanlarımız, Kız Kolları ve Gençlik Kollarımızın Başkanları katılarak ATİB Teşkilatımızın misyonunu ve vizyonunu daha iyi idrak etmeleri, çalışma ve faaliyetlerimizi gözden geçirmek, genel bir değerlendirme ve istişare yapmak amacıyla düzenliyoruz.
Bununla birlikte davet ettiğimiz, değerli hocalarımız tarafından verilen Seminer ve Konferanslarla dava ve hizmet şuurumuzu yenilemek ve geliştirmek üzere bu Eğitim Kamplarını tertib ediyoruz. Aynı zamanda, ortak değerleri ve hedefleri olan, aynı dava ve ülküye inanan Dernek mensuplarımızın birbirlerini tanımaları, birlik ve beraberliğimizi, kardeşliğimizi pekiştirmek içinde son derece faydalı görüyorum.
Bu açıdan bu Eğitim Kampımızı, İstanbul’da yapmamızda ayrı bir güzelliktir. Çünkü, İstanbul Pey. Efen. (SAV) müjdesine mazhar olmuş...
N.F.Kısakürek (Canım İstanbul)
Ana gibi yar olmaz, İstanbul gibi diyar;
Güleni şöyle dursun, ağlayanı bahtiyar, diyor.
Yahya Kemal Beyatlı’da Aziz İstanbul şiirinde;
San dün bir tepeden baktım aziz İstanbul,
Görmedim gezmediğim, sevmediğim hiç bir yer,
Ömrüm oldukça gönül tahtına keyfince kurul!
Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer.
İnşallah böyle güzel ve maneviyat yüklü şehrimizde dolu dolu üç gün geçireceğiz. Teşkilat hayatında ve özel hayatta başarının sırrı; Disiplin, sebat (sabır), süreklilik (devamlılık) olmasıdır. Bu anlamda, proğramımızın sağlıklı ve düzgün geçmesi için gereken hassasiyeti göstereceğinize inanıyorum...
Kıymetli Gönüldaşlarım,
Muhterem Kardeşlerim,
ATİB’in Misyonu ve Vizyonu nedir? ATİB ne yapar, Biz kimiz, savunduğumuz değerler nedir, niçin hizmet ederiz... Bunu ortaya koymadan önce bu iki kavramın, terimin anlamını kısaca arz edelim. Birçok insan tarafından bu iki terim sıklıkla karıştırılıyor.
Misyon: Bir firmanın, kuruluşun veya teşkilatın var oluş sebebini açıklayan bilgilendirmedir. Misyonunu açıklayan bir kuruluş; neden varız, ne iş yaparız, kime hitap ederiz gibi soruları cevaplamış olur.
Vizyon: Bir firmanın, kuruluşun veya teşkilatın (bu bazen bireyde olabilir) gelecekte olmayı hedeflediği konumu açıklayan bilgilendirmedir. Örneğin, bir firmanın veya kuruluşun ortalama belli bir (10) yıl sonra hangi konumda olacağını, hangi konumda
olmak istediğini veya geleceğe dair olabileceği gerçekçi hedefini açıklar. Yani, nereye varmak istiyoruz, gelecekteki statü-konumumuz, amacamız gibi soruları cevaplarlar.
Vizyon ve misyon kısa paragraflardan meydana gelir ve kurumların amaçlarını, bulunmakta oldukları yeri, yapmakta olduklarını içerir. Bu iki içerik, kurumların kendilerini anlatabilmeleri açısından önemlidir.
Vizyon, bahsedilen kurumun/teşkilatın/topluluğun gelecekteki hedefleri hakkında bilgi verir. “Amacımız nedir, nerelere gelmek istiyoruz?” gibi soruları cevaplar.
Misyon ise, bahsedilen kurumun/teşkilatın/topluluğun kurulma amacı hakkında bilgi verir. “Neden bu teşkilatı kurduk? Kimlere hizmet ediyoruz? Faaliyetlerimiz nelerdir?” gibi soruları cevaplar.
Vizyon ve misyon, özellikle kurumsal kimliğin oluşturulması konusunda önemli yer tutar. Bu yüzden, bu iki terimin tanımının doğru yapılması oldukça önemlidir.
Değerli Dava Arkadaşlarım,
Temel düşüncesi insan sevgisine dayanan Avrupa Türk-İslâm Birliği, her şeyden önce bir inancın ifadesi olarak ortaya çıkmış, anavatanımızdan uzakta ve farklı bir coğrafyada medeniyetimizin temsilciliğini üstlenen bir sivil kitle kuruluşudur.
Çok net bir ifadeyle; ATİB olarak kuruluş gayemiz, Avrupalı Türklerin kültürel kimliklerini muhafaza ederek birlikte yaşadığımız toplumlarla uyum içerisinde eşit haklara sahip, şahsiyetli insanlar olarak yaşamak, medeniyet zenginliklerimizi yaşayarak diğer toplumlarında tanımalarına ve istifadelerine sunmak, teşkilatlı, zengin, eğitimli ve katılımcı bir toplum olarak istikbale yürümek ve ilelebet var olmaktır.
Avrupa Türk İslâm Birliği, Türk-İslâm Dünya Görüşü’ne inanan insanların, Cenab-ı Hakk’ın rızasını kazanmak uğrunda insanlarımıza hizmet için başlattıkları ve başarı ile devam ettirdikleri aksiyoner bir hareketin adıdır. Türk-İslâm Dünya Görüşü, insanımızın İslâm’ın ilâhi kaynaklarından nasibini alarak madden ve manen yücelmesi ve insanlığı yüceltme davasıdır.
Böyle bir dünya görüşüne inanan insanlar olarak bizlere sadece ve sadece inançlarımız rehberlik etmektedir. Bizler çalışmalarımızın istikametini bu dünya görüşünün temel kaynaklarına bakarak, tarihi ve hâlihazır gerçeklerimizi göz önüne alarak tayin ederiz. Nerede ve kiminle olacağımıza karar verirken birtakım kimselerin nerede olduğuna bakmayız.
Hak nerede ise, biz orada oluruz. Zor ve çileli de olsa Hak’tan ayrılmayız.
ATİB olarak biz, Türk-İslâm dünya görüşünün dün olduğu gibi, bugün ve yarınlarda da takipçisi ve savunucusuyuz. Türk-İslâm dünya görüşü; dinden aşırılıklara kaçmadan, ölçüsünü Kur’an ve Sünnetden alan müslümanlığı benimser.
Bu bağlamda, düşüncemizin özünü ve hayat anlayışımızı İslâm’a olan inancımız ve imanımız şekillendirir.
Bu bakımdan, “İçinizden insanları hayra çağıran (iyiliğe davet eden), kötülükten men eden, alıkoyan bir topluluk bulunsun! İşte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.” (Al-i İmran / 104) Ayet-i Kerimesi ile hatırlatılan görevlerimizin idraki içinde, kendi aksiyonumuzu ortaya koymak ve bunu teşkilatlı bir biçimde gerçekleştirmek için ortaya çıkmış, bu ilahi emri kendisine düstur edinmiş insanların, ulvî gayeye hizmet yarışı aşkıyla bir araya gelerek oluşturdukları bir kuruluş ve harekettir.
ATİB’in duruşu, milli ve islami bir duruştur. Kur’an-î ve Muhammedî bir duruştur, insanî duruştur.
ATİB, hem dînî hem de millî hassasiyetimizi aynı seviye ve kararlılıkla savunur.
ATİB, medeniyetimizin değerleriyle yoğrulmuş, milli-islâmi değerleri siyasileştirmeden yaşayan ve yaşatan bir sivil kitle kuruluşudur.
Değerli ATİB’liler, Aziz Kardeşlerim,
Birlik içinde Milli ve Manevi değerlerimizi korumak zorundayız. Özellikle de anadilimiz Türkçemizi korumak ve çocuklarımıza öğretmek mecburiyetindeyiz. Avrupa’da kimliğimizle var olmamız buna bağlıdır.
ATİB bugüne kadar, Hakk’ın, haklının ve mazlumun yanında yer almıştır. Bundan sonra da yer almaya devam edecektir.
ATIB ve Avrupa Türkleri olarak ülkümüz; tarihin bu dönemecinde Avrupa’daki Türklerin yaşadığı ülkelerde milli kimliğine sahip, eşit haklara kavuşmuş güçlü bir toplum olması için çalışan, üreten, eğitimli ve meslek sahibi nitelikli insanlar ve nesiller yetiştirmektir...
ATİB – Avrupa Türk-İslam Birliği insanlarımızın kenetlenmesi için gönül birliğine çağırmaktadır. Birleşen ve bir araya gelen insanların güçleneceği bir gerçektir. 21. Asırda ATİB olarak belirlenmiş hedeflere; el birliği, gönül birliği içinde Avrupa’daki tüm mensuplarımızı eğitilmiş güçlü bir toplum için seferber etmeliyiz.
ATİB olarak, Avrupa’daki tüm insanlarımızın elinden ve gönlünden tutarak onu yüceltmeyi amaçlayan çalışmalarımız, her geçen gün daha büyük ölçüde devam edecektir.
Bu sebeple eskiye nazaran daha çok birlik ve beraberliğe ihtiyacımız olduğunu bilerek, idrak ederek teşkilatlarımıza sahip çıkmamız gerekir. Çünkü, Avrupa’da ciddi anlamda bir süreçten geçiyoruz...
Değerli ATİB’liler, Aziz Dava Arkadaşlarım,
Kültürü, yaşantı biçimi ve dini inancı bize göre çok farklı olan bir coğrafyada yaşıyoruz. Mevcut duruma göre, birçoğumuz ya küçük yaşlarda ya da daha henüz gençlik çağında Avrupa’ya – Almanya’ya giderken (buralara gelirken), bir kısmımız da oralarda (buralarda) doğup büyüdük. Yani nerede olduğumuzu ve içinde bulunduğumuz şartları biliyoruz artık…
Nasıl ki suda boğulmamak için ya yüzme bilmek ya da can yeleğine sarılmak gerekliyse, yaşadığımız toplumlarda da Müslüman-Türk toplumu olarak eriyip gitmemek, asimile olmamak için hem kendi değerlerimize sarılmak hem de teşkilatlı bir toplum olmak mecburiyetindeyiz.
Biz ATİB’liler, Orta-Asya’dan Horasan’a ve devamında Anadolu’ya, oradan da Avrupa’nın içlerine uzanan Hoca Ahmet Yesevi silsilesindeniz. Biz gittiğimiz yeri kendimize yurt edinmiş, huzur ve kardeşlik götürmüş, imar, inşa ve ihya etmiş, yetmiş iki milleti aynı gözle görmüşüz.
Biz ATİB’liler nereden geldiğimizin, nereye ait olduğumuzun ve nerede bulunduğumuzun şuurunda olan bir camiayız.
Kendimizi bilecek kadar milli ve islami bir duruşa, kendimizin dışındakileri kabullenecek kadar da evrensel bir bakışa sahibiz. Beklentimiz; birlikte yaşadığımız toplumlarında bizi Müslüman-Türk kimliğimizle kabullenmeleridir. Bu noktadan hareketle, ATİB’in kızılelması, Avrupalı Müslüman-Türk kimliğimizi ilelebet yaşamak ve yaşatmaktır. Bu da ancak ATİB gibi teşkilatlı bir toplum olmakla mümkündür. Eğer bugün iki yüzü aşkın bir grupla İstanbul’un bir otelinde eğitim çalışması yapıyorsak, bu teşkilatımız ATİB’in sayesinde olmuştur.
Teşkilatlarımız bizim yabancı bir diyardaki vatanımızdır, kalemizdir, çünkü bir yazarın da dediği gibi, Türkçe’nin konuşulduğu yer bize vatandır. Orada biz birbirimizleyiz ve biz bizeyiz.
Teşkilat, tabir caizse, insan atölyesidir. Derneklerimiz insan inşa etme yeridir. Aileye, topluma ve insanlığa eğitimli, iş-güç sahibi ve bizi bulunduğu her ortamda hakkiyle temsil eden insanlar bu mekânlarda yetişir.
Değerli Dava Arkadaşlarım,
Avrupa’daki genel durumumuzu dikkate aldığımızda, üçüncü neslin şekillendirmeğe başladığı bir Avrupa Türkleri manzarası karşımıza çıkıyor. Çünkü, biz artık Avrupa’nın bir parçasıyız ve buraya aitiz. Müslümanlar da Avrupa’ya aittir ve dolayısıyla İslam’da buraya aittir...
Şimdilik her ne kadar ekseriyetle ikinci kuşak ATİB’liler teşkilat yükünü taşısa da, birkaç yıl sonra üçüncü kuşak ATİB’liler teşkilat hayatında daha belirgin olacaktır.
Avrupa’da faaliyet gösteren Türk-İslam Kültür Dernekleri’nin mensupları olarak, kültürel varlığımızın devamı için uzun vadeli düşünmek ve planlar yapmak mecburiyetindeyiz.
Bundan sonraki planlarımız üçüncü kuşak ve devamı nesilleri hesaba katarak olmalıdır.
ATİB, kültürel değerlerimize olan hassasiyetimizin hakkını veren bir teşkilat olarak bilinir. Her zamankinden daha çok sanata, edebiyata ağırlık veren faaliyetler ve samimi bir ortamda yapılacak ocakbaşı sohbetleri, derneklerimizi daha cazip hale getirir.
Uzun vadeli düşündüğümüzde, teşkilat faaliyetlerimizin ağırlıklı olarak arkadan gelen nesillerimize yönelik olması gerekir.
Bu anlamda, özellikle biz şu faaliyetlere ağırlık veriyoruz;
Eğitim ve Kültür faaliyetleri
Tiyatro ve Kültür Şölenleri
Seminerler, Konferanslar, Paneller
Gençlik Eğitim Kampları, Gençlik Şöleni
Gençlik ve Gençliğin Korunması
(Eğitim ve Meslek sahibi olması)
Bilgi Yarışmaları
Aile Yapımız
Dini ve Milli günlerin kutlanması
Çocukların Eğitimi
İşsizlik, Emeklilik
Türk Kadınları ve Genç Kızlarımız
Irkçılık, Ayrımcılık
İslamofobi ve Cami saldırıları gibi...
Kardeşlerim, Dava Arkadaşlarım,
Özellikle teşkilatın yönetim kademesindeki arkadaşlarımızın içinde yaşadığımız ortamı iyi bilmeleri gerekir. “Teşkilat ve Teşkilatçılığımız” adlı kitapçıkta da belirtildiği gibi teşkilatçının içinde bulunduğu zamanın ruhunu, yaşadığı ülkeyi ve iç içe olduğu toplumu iyi okumalı yani iyi anlamalıdır.
Çünkü, “Siz beşeriyet için meydana çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz, iyiliği emreder, fenalıktan alıkoyarsınız” (Al-i İmran/110)
Bizler hayrı temsil ediyoruz... Karınca misali tarafımız belli...
Bugün gelinen noktada, insanlığın yaşadığı dünyada zulüm ve sıkıntılar had safhada, viruslar, savaşlar, depremler ve felaketler yaşanmaktadır. Bu açıdan, bu çıkmazlardan kendimizi sorumlu tutuyoruz. Müslümanların içine düştüğü acizlik sendromundan kendimizi mesul tutuyoruz. Ama hepsinden önemlisi ve aciliyet arz eden, Avrupalı Müslüman Türklerin hali hazırdan, tedbir alınmassa/alınamassa kaçınılmaz olacağı aşikar olan geleceğinden, kendimizi vazifeli ve mesul sayıyoruz. İnsan olarak, Müslüman olarak, Türk olarak sorumluyuz...
ATİB böyle bir davaya gönül vermiş insanların oluşturduğu bir gönül hareketidir. Bu hareketin mayası karşılıklı sevgi, saygı ve ülküdaşlık ruhudur. Bu özelliklerimizi ihlas ve samimiyetle hayata geçirebildiğimiz müddetçe dinamik, inançlı ve gideceği yolu, varacağı hedefi belli olan bir teşkilat olarak ilelebet varlığımızı muhafaza ederiz.
Bu özelliklerimizi yaşattığımız müddetçe biz ve bizden sonraki nesillerimiz, Allah’ın izniyle ATİB’le birlikte var olmaya devam edecektir.
Bu duygu ve düşüncelerle sözlerime son verirken hepinize tekrar en kalbî sevgi ve saygıylarımı sunuyorum.
İstanbul eğitim kampımızın camiamız için hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.
ALLAH YAR VE YARDIMCIMIZ OLSUN…
Durmuş Yıldırım
ATİB Genel Başkanı

Durmuş Yıldırım