Referans Referans Referans Referans Referans


Yapma İhsan Hoca

İhsan Eliaçık’ı hiç tanımam; ama kendimi ona çok yakın hissederim... Nasıl hissetmem ki İhsan Hoca, Ebu Zer Gifari’yle başlayıp, tarih içinde sayıları pek de fazla olmayan Tevhid ve adalet çizgisi savunucularının bizim topraklarımızda sesi olmayı göze alabilmiş ender şahsiyetlerden birisidir.

Çok şükür benim ülkem, Şahlık İran rejiminin farklı versiyonu olan azınlık oligarşilerinin yönettiği “güdümlü demokrasi”den milletin iradesini esas alan bir yönetime geçebilmeyi başardığından, İran’da Ali Şeriati’nin başına gelen onunda başına gelebilir, endişesi içinde olmayışımız da Rabbimize ayrı bir şükür vesilesidir...

Bununla beraber...

Neresinden bakılırsa bakılsın tipik bir “31 Mart Vakası” tekrarı olan “ Gezi Parkı” ayaklanmalarını İhsan Hoca’nın, hangi zaviyeden ele alarak adalet arayışçılarının platformu şeklinde değerlendirdiğini anlamakta gerçekten zorlanıyoruz. Dün nasıl Abdülhamit tartışılmaz değildiyse, bu gün de Recep Tayyip Erdoğan da tartışılmaz değildir; zaten tartışılıyor da... Yalnız bu tartışmalar toplum ve ülke yararına olmaktan çıkıp, ipini koparanın nevrotik duygularının tatminine yönelik bir hal almaya başlıyorsa, o noktadan sonra işe kimlerin vaziyet edeceğini düşünmek insana dehşet veriyor! Dün Abdülhamit’ten şeriat isteyen güruhun şeriattan ne anladklarını öğrendiğimizde az kalsın elimizde seccade serecek kadar bile bir vatan toprağı kalmayacaktı!.. Bu durumu yıllar sonra anlayanlardan biri olan Rıza Tevfik Bölükbaşı, “...tükürdük atalar kıblegâhına” diyerek feryadını şöyle sürdürür: Milliyet davası fıska büründü/ Ridayı diyanet yerde süründü/Türkün ruhu zorla asi göründü/Hem Peygamber`ine, hem Allah’ına/....

Tarihin, özellikle de toplumsal olaylar bağlamında, “ibret” almayanlara karşı takındığı değişmeyen tavrı, ”tekerrür” etmekten ibarettir. Elbette İhsan Hoca’dan Başbakan için methiyeler yazmasını istemeyeceğim. Lakin, anketlerde yüzde 48’i CHP’ye oy verdiği açıklanan katılımcıların ne hikmetse yüzde 68’i de Erdoğan’dan nefret ediyor. Bunlar öyle apolitik filan değiller, ama c-poitik oldukları kesin! Sandıktan ümidini kesmiş kronik bir anlayışın sokaklarda uluslararası pazarlamacılara sunduğu “gör beni-al beni” defilesinde İhsan Hoca’nın yeri olmamalıydı...

İşin “ağaç” kısmı beni de heyecanlandıran bir durumdur: İlkokul üçüncü sınıfta ufak bir kartona kalın harflerle yazdığım bir sözü hâlâ sık sık tekrarlarım. Öğretmenimin dikte ettirerek yazdırdığı o yazıyı en çabuk ezberleyen de ben olmuştum: “Yaş kesen bir baltanın, kelle kesen satırdan farkı yoktur!” demişti öğretmenim. Delikanlılık yaşıma kadar bir dağ köyünde yaşamama rağmen hiç ağaç kesmedim. İki yılan öldürdüm; ama iki yüz tevbe ettim. Umarım Allah affeder. Öldürdüğüm yılanlar için fidye ödemek istedimse de fıkıh kitaplarında böyle bir bölüme de rastlayamadım.

Ben hayvanlardan hiç korkmam... Onların da doğanın sahipleri olduğuna inanırım çünkü. Yalnız “hayvanlaşmış insanlar”dan çok korkarım. Zira orada geriye doğru bir mutasyon söz konusu olduğundan doğal bir hayvandan bahsedemeyiz. O türler önce şeytanlaşıp, sonra hayvanlaştıklarından, şeytanî genlerini muhafaza etmeleri söz konusudur...

Kuran’ı Kerim’de Rabbimizin biz en önemli uyarısı, şeytanlardan ve hayvanlaşmış insanlardan uzak durmamız yolundadır!

“Bir zümreye olan kininiz sizi adaletten ayırmamalı” idi, İhsan Hoca!..


YAZARIN DİĞER YAZILARI