Referans Referans Referans Referans Referans


Ozan Yusuf Polatoğlu

Avrupa Türk İslam Birliği büyük bir kadirşinaslık örneği göstererek Ozan Yusuf Polatoğlu’ nun 35.sanat yılını bir proğramla kutladı. Büyük Kurultayında da bir plaketle onun artık Avrupa’ nın kendine özgü bir Ozan’ ı olduğu gerçeğini de herkese göstermiş oldu.

Ozan Yusuf Polatoğlu’ nun sanatı ve sanatının çerçevesi içinde oluşmuş sosyal kişiliği sadece geldiği şehir Erzurum’ un kendine özgü kültüründen değil aynı zamanda ömrünün çoğunu geçirdiği Avrupa’ daki göçmen haleti ruhiyesinin de taşıyıcısı ve terennüm edicisi olduğu artık göz ardı edilemez şekilde ortadadır. Onun yazdığı şiirlerde ve şiirleri seslendirirken insanlara ulaştırdığı aşıklık makamının çeşitli dallarında farklı bir lirizm ve tonlama mevcuttur. O, binlerce yıllık bir geleneğin temsilcisi olarak nerden geldiğinin ve nerede, kimlere hitap ettiğinin farkında olan bir sanatçıdır.Kaşısındaki topluluğun hasretleri- acıları, isyanları, çaresizlikleri, endişeleri ve yalnızlıkları onun şiirlerinde bariz bir şekilde karşılık bulmaktadır. Zaten zamanın şahidi olmayan bir sanatın halk nazarında dikkate değer bulunması imkansızdır.Ozan Yusuf Polatoğlu bir ozan olması ve şiirler yazması, saz çalması münasebetiyle tabii olarak bir duygu adamıdır. Hatta, kendisini onun talabesi olarak gören ve bunu yüksek sesle her yerde gurula ifade eden ünlü sanatçı Uğur Işılak onu bir ‘sevgi adamı’ olarak nitelemektedir.Ama bu duygu veya sevgi adamlığının yanısra Ozan Polatoğlu aynı zamanda gerçekçi bir ozandır da.Kendi iç dünyasını terennüm ederken, etrafındaki olaylara dikkati çekmeyen veya neşter vurmayan ozanlar zamanla yok olup gitmişlerdir. Ama,yüzlerce yıl önce, ‘Alper Tunga Öldü mü’ diye ağıt yakan ve bir milletinin liderinin ölümünü destanlaştıran bir Kara Ozan, ‘Ferman Padişahın, dağlar bizimdir’ diyerek zulme karşı ayaklanmaları, karşı durmaları öven Dadaloğlu gibi ozanlar ise hala her platformda anılmaya devam etmektedirler.Şüphesiz gelecek kuşaklar da Türklerin Avrupa göçü ve bu göçler sonucu oluşan büyük tezadlar, dramlar hakkında da çalışmalar yaptıklarında Ozan Yusuf Polatoğlu’nun şiirlerine başvurmadan geçemiyeceklerdir.

Çünkü onun şiirleri Avrupa Göçü’ nün bütün aşamaları ve gelişmeleri ile yanyana gitmiştir. Onun şiirlerinde Anadolu hasreti, işsizlik, aile parçalanmaları, yalnızlıklar, uyum ve uyumsuzluklar, politik aymazlıklar, kaderine terkedilmiş cemaatler canlı ve görünür şekilde tasvir edilmişlerdir.

O, yalnızlığı gözlemlerken önce kendi yalnızlığını terennüm eder:

POLATOĞLU, bir arzu var içimde
Tarif olmaz, izah olmaz biçimde
Bazen kaybolurum zerre içinde
Bazen dünya tek başıma dar gelir...

Anlamak zor, anlatmak zor bu hali
Geçen günün olmaz artık visali
Derinlerden akan ırmak misali
Can evimde çağlıyorsun.. kimsin sen...

Terkedilmek, yüzüstü bırakılmak, adeta vatandan kovulurcasına üzeri çizilmek Ozan’ ın gönlünde ayrıca dillenmektedir:

Kaybedince tanıdığım alemi
Ben kendime davet ettim elemi
Beni tutan eller kırdı kalemi
Üstüne bir çizgi çizilmekteyim.

Tabii olarak bütün bu duyguların yanısıra onu en çok ilgilendiren gençler ve onların yapayalnız bırakılmalarıdır.

Ren kıyılarında Mehmetler durur
Hasret dalga dalga yüreğe vurur
Çileler yeşerir, umutlar kurur
Ren kıyılarında Mehmetler durur

Vatana hasret, ezana hasret, canana hasret
Ben sana hasret, sen bana hasret, can cana hasret

Ren kıyılarında gezen Mehmetlerin kendilerine özgü yalnızlıkları, onların gittikçe Anadolu’ dan farklılaşan tutumları, düşünceleri, hayat felsefeleri safha safha Ozan’ ın şiirlerinde hayat bulmakta ve zamanın şahidi olarak kitaplarda yerlerini almaktadırlar.

Ozan Yusuf Polatoğlu, çok eski ve köklü bir geleneğin temsilcisi olduğunun da şuurunda olan bir sanatçıdır. Bu nedenle yazdığı şiirlerin yanısıra kendi geldiği geleneğin örneklerini de -Reyhani misalinde olduğu gibi- biyografik eserler ortaya koyarak devam ettirmeğe çalışmaktadır.

Daha başka bir özelliği, kendisine ulaşan her bilgiyi anında resme dönüştürerek arşivlemesidir!

Aşıklık geleneği adeta Türk milletinin bir şifahi tarih aktarım usulüdür. Köy köy, oba oba gezen aşıklar binlerce yıldan beri devam eden aşk hikayelerini, insanların alışkanlıklarını, törelerini günümüze kadar aktarmayı başarmışlardır. Bu çok önemli bir misyondur ve bu nedenle de Dede Korkut destanları için Fuat Köprülü hiç tereddüt etmeden şöyle demiştir: Dede Korkut hikayelerini terazinin bir kefesine, diğer kültürel değerlerimizi bir kefesine koysak Dede Korkut hikayeleri ağır gelir.Bu nedenle de Ozan Yusuf Polatoğlu sadece aşıklık geleneği için değil, Avrupa Türkleri için çok büyük bir değere sahiptir.Onun eserleri gelecekte, Avrupa Türklerinin son 40 yıllık izlerini okumada büyük bir anahtar rolu oynayacaktır.


YAZARIN DİĞER YAZILARI