YORUM
12
• REFERANS
yaflad›klar› hayat› ortak de¤er-
lerimiz noktas›nda tahayyül
etsin... Varl›k sebebimiz olan
millî-manevî de¤erlerimizden
ne kadar›n›n yaflat›ld›¤›n› (ön)
gördüklerinde dehfletle irkil-
meleri gerekir. ‹ster cemevin-
de, ister camide olsun;
ibadethanede konuflulan dil
Almanca’ya dönüflürse, Türk-
çe’nin son kalesi de y›k›lm›fl
olacak. Çocuklar ve gençleri-
mize kendimize ait de¤erleri
vermek için ç›rp›nan dernek
yöneticileri, din görevlileri,
seminerci ve konferansç›lar;
kendinizi kand›rmay›n! Karfl›-
n›zda sizi kuzu kuzu dinleyen
genç insanlar, anlatt›klar›n›z›n
en fazla yar›s›n› anlayabiliyor-
lar. Mükemmel Türkçe konu-
flan siz henüz hayattayken,
flayet evlad›n›z yüzde elli ka-
pasiteyle Türkçe konufluyor ve
en iyimser tahminle yüzde 30
kapasiteyle de Türkçe yaz›-
yorsa, üç kuflak sonras›n› var›n
siz tahmin edin...
Her az›nl›k, birlikte yaflad›¤›
ço¤unluk topluma mensubu
oldu¤u kültür/medeniyet de-
¤erlerinden katk›da bulunur.
Giderek Türkçesizleflen nesil-
ler, giderek kendinden uzak-
laflmaya
mahkûmdur.
Avrupa’da do¤an her yeni ku-
flak kendinden biraz daha u-
zaklafl›rsa, Türk veya farkl› bir
etnik kökene mensup Türkiye
menfleli Avrupal› Türklerinin
ortak kültür dili olan Türkçe
kanal›yla gelmesi gereken bü-
tün de¤erlerden de uzaklaflm›fl
olacak. Böylesi bir durumda,
“Türk/Türkiye kökenli Alman
Vatandafllar›” olman›n ötesin-
de, hangi özelli¤imiz olabilir?
Pek kolay olmasa da, yeni ne-
sil Avrupa Türklerinin belli
kesimini flekillendirmek bizim
elimizde... O “belli kesim” de-
di¤imiz; evlatlar›n›n kendi
kültür de¤erleri üzerinde flah-
siyet bulmas› için gayret sarf
eden aileler ve hitap etti¤i kit-
lenin gençlerine yat›r›m yapan
kurulufllard›r.
Cazibesiz Kurulufllar
Sohbet için gitti¤imiz bir der-
nek baflkan› dert yan›yordu:
-Çocuklar›m›z gençlik ça¤›na
ulaflt›klar›nda onlar› dernek-
lerde tutam›yoruz; çekip gidi-
yorlar.
Bulundu¤umuz ortama bir göz
att›ktan sonra dedim ki:
-Onlar›n yerinde, 19-20 yaflla-
r›nda bir delikanl› olsam ben
de ayn›s›n› yapard›m.
Kendi bildi¤i ve gördü¤ünü
çocuk ve genç yafltakilere, e-
¤itim ad›na dayatan, onlar›n
farkl›, biraz da bizim standart-
lar›m›z d›fl›, davran›fl ve dü-
flüncelerine
müsamaha
göstermeyen baflkan, hoca ve
idarecilerin hükümran olduk-
lar› mekânlarda gençleri tuta-
mazs›n›z! En fazla çayhane,
dershane ve ibadethaneden i-
baret “külliye”, gençler için
“çekici” (cazip) de¤ildir! Kül-
liyenin önce zihinlerde infla e-
dilmesi, flekillenmesi gerekir...
Dün zaruretten has›l olan, dört
duvardan ibaret derneklerimiz,
bugün Göçmen Türk’ün sos-
yal hayattaki birçok ihtiyac›-
na, beklentisine cevap verecek
ünitelere kavuflturulmal›d›r.
Buralar özellikle yeni nesille-
rin darald›klar›nda soluklana-
caklar› “tehlike”ye maruz
kald›klar›nda s›¤›nacaklar›
“kale”ler olabilmelidir.
Meselenin iyi anlafl›labilmesi
için flu Yugoslavya örne¤ine
dikkatinizi celbetmek isterim:
“Tito devrinden beri bu ülke
Slavlaflt›r›lmak istenmifl, ‹s-
lam’›n izlerini silmek için ted-
birler al›nmfl ve bu meyanda
Müslüman k›zlar›n S›rp ve
H›rvat erkeklerle evlendiril-
mesi ideolojik bir politika ola-
rak benimsenmifltir. Savafltan
önce Zagrep’te düzenlenen bir
sempozyuma
kat›lm›flt›m.
Zagrep’teki büyük caminin al-
t›nda bir kafeterya ve burada,
lofl ortamda oturup sevgili gibi
davranan genç çiftler görmüfl-
tük. ‘Caminin alt›nda bunlar›n
ne ifli var’ fleklindeki muhte-
mel sorumuza imam flu cevab›
vermiflti: K›zlar›m›z›n Müslü-
man delikanl›larla buluflup ta-
n›flaca¤› baflka bir ortam yok,
S›rp ve H›rvatlarla evleniyor,
din ve medeniyet de¤ifltiriyor-
lard›. Böyle olmaktansa bura-
ya gelsinler, Müslüman
gençler olarak tan›fls›nlar, ko-
nuflsunlar, çay kahve içsinler
ve birbirleriyle evlensinler’ is-
tedik”. (Hayrettin Karaman,
Bir medrese bir medeni-
yet/Yeni fiafak Gazetesi,
22.07.2012)
Burada zaman›n Yugoslavya-
’s›yla bugünün Almanya’s›n›