‹NCELEME
8
• REFERANS
duydu¤umuz, önemsedi¤imiz,
zaman harcad›¤›m›z, insan is-
tihdam etti¤imiz ve ümit ba¤-
lad›¤›m›z bir sahada en asgarî
(minimum) seviyede bile neti-
ce alam›yorsak, gün gelir çev-
remizde, “bizi al›flveriflte
gören dostlar” bile kalmaz.
Herfleyden önce, dinlerin veya
kültürlerin diyalo¤u olmaz!
Farkl› din veya kültürlere
mensup insanlar›n birbiriyle
diyalo¤u olabilir. Nitekim, Di-
yanet ‹flleri Baflkan› Mehmet
Görmez de; “Ben, dinleraras›
diyalog kavram›n›n yeniden e-
le al›nmas› gerekti¤ini düflü-
nüyorum. Bugüne kadar ele
al›n›fl flekliyle yoluna devam
etmesi mümkün de¤ildir. Ba-
z›lar› dinlerin flahsî manevile-
rinin biraraya gelerek diyalog
yapaca¤›n› zannetti ki bu ta-
mamen bir vehimden ibaret-
tir” diyor
(5)
.
Bir kültüre bak, bir de
kültür ad›na konuflana...
Kilise kaynakl› “Dinleraras›
Diyalog”da öteki konumunda-
ki Müslümanlarla yap›lan gö-
rüflmelerde, dört duvar aras›
ve kapal› kap›lar ard›nda hâ-
kim olan dostane ve hoflgörü
atmosferinin niçin d›flar›ya
yans›mad›¤›n›, tabana bir türlü
yay›lmad›¤›n› sormak ve sor-
gulamak zaman›d›r. Masan›n
karfl› taraf›na oturan Müslü-
manlarla sürdürülen görüflme-
ler, beklentilere cevap veriyor,
bu diyalog çal›flmalar›m›z sa-
yesinde Alman kamuoyunda
husumete dönüflen ‹slâm kar-
fl›tl›¤›, ülkedeki müslüman
varl›¤›na olan tahammülsüz-
lük ve önyarg› gerçekten befl-
on puan azald› diyebilecek bi-
rileri var m›? flahsen ifltirak
etti¤imiz dinler veya kültürler-
aras› diyalog toplant›lar›nda,
garnitürlük konular› bir kenara
b›rakacak olursak, as›l mesele-
nin; Müslümanlar› zapturapt
alt›nda tutmak oldu¤u yönün-
deki intibam›z› ortadan kald›-
racak bir zemin henüz daha
oluflmad› maalesef... Bildik
Müslüman-H›ristiyan diyalo-
¤unun iflleyifl tarz›; bulundu¤u
pozisyondan zerre kadar taviz
vermeden, Müslümanlar› ön-
ceden belirlenen çizgiye yak-
laflt›rmak
olursa,
bu
do¤rultuda sürdürülen çal›fl-
malar da ka¤›t üzerinde kal›r.
Tepedekiler farkl› dinlere
mensup kardefller olarak ku-
caklafl›rken, farkl› dinlere
mensup afla¤›dakilerin biribi-
rine düflmanca tav›r almas›n›n
izah› henüz daha yap›lmam›fl-
t›r. Bu “kardeflli¤in” niçin ete
kemi¤e büründürülemedi¤inin
izah›n› istemek; bar›fl ve hofl-
görüden yana her Müslüman,
Yahudi ve H›ristiyan’›n hak-
k›d›r!
Dünya görüflünü ‹slâm korku-
su ve karfl›tl›¤› üzerine kurgu-
lam›fl olanlar›n yürüttükleri
diyalog çal›flmalar›, flimdiye
kadar dinler veya kültürler a-
d›na yak›nlaflmadan uzak bir
yerdedir. Farkl› kültür veya
din de¤erlerine sahip taraflar›n
verimli diyalog çal›flmas› ya-
pabilmeleri için karfl›l›kl› gü-
venin olmas› flartt›r. Aksi
taktirde, Almanya’da oldu¤u
gibi, de¤iflik platformlarda ya-
p›lan bu tür çal›flmalar, a盤a
vurulmayan karfl›l›kl› güven-
sizli¤in gölgesinde kal›r.
fiayet buradaki gaye, farkl›
dinlerin veya kültürlerin tan›-
t›m›, di¤erleri taraf›ndan kabu-
lü ise, -di¤erlerini bilmem
ama- biz Türkler daha orta ö¤-
retimin ilk s›ralar›ndan itiba-
ren Bat› kültürü, edebiyat› ve
düflünürünü ö¤renme¤e, o de-
¤erlerle tan›fl olmaya bafll›yo-
ruz zaten. Sözkonusu, Bat›’ya
biz Müslüman-Türklerin kül-
türünü, dini inançlar›n› tan›t-
maksa flayet; Bat›l›’n›n buna
gerçekten ilgisi olup olmad›-
¤›ndan ba¤›ms›z olarak, Ar-
min Nassehi gibi sormak
isterdim: Kültür ad›na orada
konuflan kim?
Kültürlerin veya dinlerin diya-
lo¤unda tercih edilen yol han-
gisi olmal›yd›? Kendimden
olan m›, yoksa kendimi karfl›-
dakine benzetti¤imden mi?
Kendimin be¤endi¤i ben mi,
yoksa karfl›dakine be¤endir-
me¤e çabalad›¤›m ben mi?
Karfl›l›kl› görüflmelerde (diya-
log) bizi bir taraftan maddi öte
taraftan manevi bask› abluka-
s›na almadan ve oldu¤umuz
gibi kabule çal›fl›lsa, öpüp ba-
fl›m›za koyaca¤›z. Fakat göz-
ard› ettikleri bir husus da,
Terry Eagleton’un dedi¤i gibi-
dir: Sizi anlamak için kendim
olmay› b›rakacak olursam, ge-
riye sizi anlayacak kimse kal-
maz.
(6)
Almanya’da Mevlana ad›n› ta-
fl›yan cami derneklerimizden